28 Şubat 2012 Salı

Bloga Giriş ve Saçmalamalar

    Saçmalamak derken gerçekten bu blogun üstüne saçmalar yağdırmaktan bahsetmiyorum. Egeman bağış esprilerinin kastürasyona maruz kalmış versiyonu olan, iğrençlikler yaratan salak sözcükler birleşimlerinden (kısacası: SSB) uzak durmaya çalışsamda parmaklarım bana ihanet ediyor. Sanırım benım imalatımda bir sorun var. Zaten burnum da büyük.

   Neyse.

   Malum ilk yazım. (Blogum diyecek kadar benimsemedim henüz)  Bu yüzden ne yazacağımın üzerinde pek düşünmedim. Kendilliğinden bir şeyler gelir diye umdum. Sonuçta çok düşünen çok yazar, çok okuyan çok bilir, çok acı yiyen acı acı sıçar. (ne alaka?)
   Saydığım neden sonuç ilişkileri arasında yazmaya başlarsam benimde yeni bir neden sonuç ilişkim ortaya çıkar diye düşünerek blog yazma girişimimi, arkadaşlarımın aldığı kararlar sonucunda başlatmış bulundum. (yaz kızım)

   Şöyle gelişti.

   Dün gece muhteşem, süper, ve çok havalı ev arkadaşlarımla otururken, sadece benim gibi aynı şeyleri konuşmaktan sıkılmış ve ne yapsamda bu insancıkların sorunlarıyla yüzleşmesini sağlasam(!) diyebilecek  bir arkadaşın ortaya atabileceği harika bir fikir ortaya attım.

   Söylediğim şuydu.

'Hadi saçma bişi yapalım da vakit geçsin.'
Bir kıpırdanma ve heyecan yaşanır gibi oldu ardından,
Birinci cadı: Üçümüz bir daha ne  zaman buluşalım? Gökler gürler, şimşekler çakarken mi? Yoksa yağmurlar yağarken mi?

   Yok bu Macbeth'teydi.

   Benim saçma fikrimdeki fikir şuydu. Herkes kendisini karşısındakinin yerine koyacak ve hayatının nasıl olduğunu, neleri yanlış yada neleri doğru yaptığını, sonraki hamlelerinin neler olması gerektiğini söyleyecekti. (bi nevi psikodrama yani) Fikri uyguladıktan ve anlatamayacağım kadar fazla alavera dalavera hikayelerinin anlatılmasından sonra hepimiz birbirimize çeşitli tavsiyelerde bulunduk.Üç saat süren beyin fırtınası sonrasınnda benim payıma düşen değişiklik, ya bir müzik aleti çalmam ya da bir blog oluşturmam oldu. Tabiki her tembel, üşengeç, parasız ama orta zekalı öğrencinin yapmayı tercih edeceği gibi blog yazmayı tercih ettim.

  Ve böylelikle blog açma neden-sonuç ilişkimi, yatağımda yarı oturur pozisyonda yaklaşık yirmi dakikadır bişiler yazarak sonuçlandırmış oluyorum. Genelde ben yazıları okuyan taraf olurum. Yazarlara sallarım. Yok şu şöyle olsaymış, yok burası olmamış, yok bu mal ne diyo ya, gibi yorumlar yaparım. Yazarken anlaşılıyor ki; ekinler baş vermeden, kör buzağı topallamazmış.


                                                                                                     Tiurshu
                                                        
                                                                                                                                                             




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder