29 Şubat 2012 Çarşamba

Sabah Kalkmak

 Öğrencillikte sabah kalkmak ya uzun bir matematik işlemidir, ya da kalkıp geri yatmaktır.


Birinci tip kalkış

Alarm kapatılır ve iç ses girer.

 ' Kaç devamsızlık hakkım vardı?  Üç. Kaçını kullandım peki? İkisini. E o zaman iki tane daha var. Geri yatsam da bir tane mi kalsa acaba? Kaçıncı haftadayız ki? Hatırlamıyorum. Okul ne zaman açılmıştı oradan hesaplasam? Eylülün ikinci haftasındaydı sanırım. Üçüncü müydü yoksa? İkincisiydi herhalde.Bakıyım. Evden ben ayın 12 sinde gelmiştim. Bugün ayın kaçı peki? Dün 28 iydi sabah oldu, 29 u o zaman.  12 sinde geldiysem eğer 29 una kadar, hmmmm, üçüncü haftadaymışız. Üçüncü haftadan üç devamsızlık. Çok sert.  Kalkmam lazım. Kalkmazsam yazın o güzel havalarda canım uyumak isterse ne yaparım? Ya çok içip derse kalkamazsam? Anlaşılan kalkmam gerek. Zorunda mıyım? Cüneyt Özdemir'e bağladıysam kalkabilirm artık. 4.sınıf olduk hala sabahın köründe okula gidiyoruz. Üniversitede devamsızlık mı olur ya.. Nerde o efsane okula gitmeyip kitaptan geçme hikayeleri? Ben böyle okulun!!! '

İkinci tip kalkış:

Alarm ertelenir ve iç ses girer.

'Öf yine mi sabah oldu ya. Bıktım artık erken kalkmaktan. Ders kaçtaydı ki? Kimin dersiydi? Tükürerek konuşan adamın. Öfff o da hiç çekilmez şimdi ya. Tükürecek sabah sabah. Arkaya oturayım bari. Kalkmam lazım artık ama hiç kalkasım yok. Alarmı da iki kere erteledim zaten. Saat kaç oldu bu arada? Alarmi iki kere ertelediysem kurduğum saati 20 dk geçmiş oluyo. İki dakikadır da düşünüyo olsam. Hımmm. Yatmaya devam edip alarmı iki kere daha ertelesem, sonra 5 dk.da da giyinsem. Otobüs kaç saat sürüyodu? Yarım saat. Ama ne zaman geleceği belli değil. En iyisi garanti olsun.Yatıp alarmı bir kere ertelesem, 5 dk da giyinsem, 10 dk otobüs beklesem, 30 dk yol sürse, sınıfa çıkmam da beş dakikayı alır. Tamam bi alarm ertelemelik daha yatıyım o zaman.'

Üçüncü tip kalkış

Alarm çalar ve iç ses girer.

'Çok uykum var. Gitmiycem ya. Zaten devamsızlıkları da sallamıyolar.'
Geri yatar.

Dördüncü tip kalkış

Alarm çalar.

Öğrenci alarmla  uyanır. Çişini yapar. Odaya gelince alarmı kapatır yatar.

Beşinci tip kalkış

Alarm çalar. Ve alarm çalar. Ve bidaha çalar. Ve alarm yanlışlıkla kapatır.

 
                                                                               Tiurshu

28 Şubat 2012 Salı

Bloga Giriş ve Saçmalamalar

    Saçmalamak derken gerçekten bu blogun üstüne saçmalar yağdırmaktan bahsetmiyorum. Egeman bağış esprilerinin kastürasyona maruz kalmış versiyonu olan, iğrençlikler yaratan salak sözcükler birleşimlerinden (kısacası: SSB) uzak durmaya çalışsamda parmaklarım bana ihanet ediyor. Sanırım benım imalatımda bir sorun var. Zaten burnum da büyük.

   Neyse.

   Malum ilk yazım. (Blogum diyecek kadar benimsemedim henüz)  Bu yüzden ne yazacağımın üzerinde pek düşünmedim. Kendilliğinden bir şeyler gelir diye umdum. Sonuçta çok düşünen çok yazar, çok okuyan çok bilir, çok acı yiyen acı acı sıçar. (ne alaka?)
   Saydığım neden sonuç ilişkileri arasında yazmaya başlarsam benimde yeni bir neden sonuç ilişkim ortaya çıkar diye düşünerek blog yazma girişimimi, arkadaşlarımın aldığı kararlar sonucunda başlatmış bulundum. (yaz kızım)

   Şöyle gelişti.

   Dün gece muhteşem, süper, ve çok havalı ev arkadaşlarımla otururken, sadece benim gibi aynı şeyleri konuşmaktan sıkılmış ve ne yapsamda bu insancıkların sorunlarıyla yüzleşmesini sağlasam(!) diyebilecek  bir arkadaşın ortaya atabileceği harika bir fikir ortaya attım.

   Söylediğim şuydu.

'Hadi saçma bişi yapalım da vakit geçsin.'
Bir kıpırdanma ve heyecan yaşanır gibi oldu ardından,
Birinci cadı: Üçümüz bir daha ne  zaman buluşalım? Gökler gürler, şimşekler çakarken mi? Yoksa yağmurlar yağarken mi?

   Yok bu Macbeth'teydi.

   Benim saçma fikrimdeki fikir şuydu. Herkes kendisini karşısındakinin yerine koyacak ve hayatının nasıl olduğunu, neleri yanlış yada neleri doğru yaptığını, sonraki hamlelerinin neler olması gerektiğini söyleyecekti. (bi nevi psikodrama yani) Fikri uyguladıktan ve anlatamayacağım kadar fazla alavera dalavera hikayelerinin anlatılmasından sonra hepimiz birbirimize çeşitli tavsiyelerde bulunduk.Üç saat süren beyin fırtınası sonrasınnda benim payıma düşen değişiklik, ya bir müzik aleti çalmam ya da bir blog oluşturmam oldu. Tabiki her tembel, üşengeç, parasız ama orta zekalı öğrencinin yapmayı tercih edeceği gibi blog yazmayı tercih ettim.

  Ve böylelikle blog açma neden-sonuç ilişkimi, yatağımda yarı oturur pozisyonda yaklaşık yirmi dakikadır bişiler yazarak sonuçlandırmış oluyorum. Genelde ben yazıları okuyan taraf olurum. Yazarlara sallarım. Yok şu şöyle olsaymış, yok burası olmamış, yok bu mal ne diyo ya, gibi yorumlar yaparım. Yazarken anlaşılıyor ki; ekinler baş vermeden, kör buzağı topallamazmış.


                                                                                                     Tiurshu